Türkiye gelişen bir ülke ve İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan insanlar gereğinden fazla stres, çevresel yükleme ve diğer “modern” sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor…
Avusturya’daki dünyanın en ünlü zayıflama merkezi olan Viva Mayr’ın kurucusu Dr. Christine Stossier, sağlıklı zayıflamanın sırlarını Black or White okuyucuları için anlattı. “Sağlıklı ve başarılı bir şekilde yaşlanmayı umut ediyorum ki bu esnada geleceğin teknolojisini daha da uzun bir süre gözlemleme ve paylaşma imkanını elde edebileyim.” sözleriyle gelecek hedeflerini bizlerle paylaştı. İşte Dr. Christine Stossier ile gerçekleştirdiğimiz çok özel röportaj.
Siz kadın hastalıkları tedavilerinde doğurganlıktan tutun da, menopoz ve sağlıklı yaşlanmanın doğal aşamalarına kadar her dönemde zayıflık konusunda tıp dünyasına öncülük eden bir isimsiniz. Bu eşsiz çalışmalarınız elbette ülkemizde de büyük bir yankı uyandırdı. Bu noktada, sizi zirveye taşıyan unsurları okuyucularımızla paylaşır mısınız? Her şeyden önce, Dr. Christine Stossier’ın mesleğine olan bu aşkının kaynağı nedir?
İşime duyduğum tutku… Ben yaşama ve evrimin bu muhteşem yaratılışına, derin bir saygı duyuyorum. Üniversitede henüz genç bir doktor olarak çalışırken, tıbbı tamamlayıcı yöntemleri daha iyi anlama isteğim bir başlangıç oldu. Tamamlayıcı veya “alternatif” tıbbi uygulamaların Avusturya’da eskiye dayanan bir geleneği var. Doktorlar acı çeken insanlara yardım etmek ve iyileştirmek için uzun süre homeopati ve hızlandırıcı tedaviler uygulamışlardır.
Bu arada Modern Mayr İlacı, Ortomoleküler İlaçlar, Uygulanan Kinesioloji, Ajuvedik İlaçlar, Akupunktur ve diğer birçok yöntem Avusturya ilaç konseyine akredite olmuştur. Nadir bir durum!
Tıp doktorlarına, tıbbi olarak izin verilen toplumlarda bu yöntemleri öğrenme ve başarılı bir şekilde sınavdan geçtikten sonra geçerli bir diploma alma fırsatını sunmaktadır.
Farklı yöntemler üzerindeki çalışmalarım, kutsal dinamik bir görüş açısına yol açmış ve insan vücudunun kendisini nasıl düzenlediğini göstermiştir. Ve bana göre bu görüş açısı ünü beraberinde getirerek jinekolojik hususlarda, sağlıklı yaşlanma ve kilo kaybında bir uzman olmama imkan vermiştir.
Beyin ve beden enerji metabolizmasını optimize etmek için, bizlere en son teknolojilere dayanan intravenöz lazer terapisini sunuyorsunuz. Bu terapi yöntemiyle ilgili biraz daha detaylı bilgi verebilir misiniz?
Doğru! Intravenöz Lazer Terapisi, deneyler ve uygulama için birkaç yıl geçmesine rağmen son teknolojiye dayanmaktadır. Tıp terapilerinde lazerin kullanımı kimyasaldan enerjiye dayalı seviyeye veya görüş açısına kadar giden paradigmaya dayalı bir değişim gibidir. Aslında bu önemli bir adımdır çünkü kimyasal kategorilerde düşünmek baskın görüştür, hatta çok baskın bir görüştür…
Sanırım gelecek birkaç yıl içinde birçok değişiklik meydana gelecek. Sağlıklı ve başarılı bir şekilde yaşlanmayı umut ediyorum ki bu esnada geleceğin teknolojisini daha da uzun bir süre gözlemleme ve paylaşma imkanını elde edebileyim!
Terapi yöntemlerine gelince, mevcut durumda 4 farklı frekansta lazer renklere göre kırmızı, mavi, sarı ve yeşil kullanılabilmektedir. Kırmızı lazer frekansı enerji seviyelerini özellikle çok yorgun olan ve tükenmişlik sendromuna yakalanan hastalar için kullanılmaktadır. Mavi lazer iltihap karşıtı olarak, sarı lazer sinirler ve beyinle ilgili hususlarda, yeşil lazer ise bağışıklık sisteminde kullanılmaktadır.
Bu teknolojiyi, sonuçları veya nedenleri daha iyi anlayabilmek ve bunun için bir duygu hissetmek için ben de tecrübe etmek istedim ve kendim de denedim…
Bu arada Intravenöz Lazer Terapisini; diyabet, fibromiyalji, iltihap, hassas bağırsak sendromu, zayıf bağışıklık sistemi gibi birçok hastalıkta kullanıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da bir konferans verdiniz. Söz konusu konferansta çok özel bilgileri bizlerle paylaştınız. Peki, Türk insanının size, daha doğrusu paylaştığınız bilgilere yaklaşımı nasıl oldu?
Türk katılımcılar açık fikirlilerdi. Sağlık, sağlıklı yaşam stili, sağlıklı yaşlanma vb. konulardaki sorular ile çok ilgililerdi. Türkiye gelişen bir ülke ve İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan insanlar gereğinden fazla stres, çevresel yükleme ve diğer “modern” sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor.
Ayrıca, sağlıklı yaşlanmak herkesin ilgi alanına girmektedir, bu nedenle çok iyi bilgilendirilmiş bir katılımcı grubu ile yüzleşmek durumunda kaldım. Özellikle tamamlayıcı tıbbi tedavi yöntemlerine ilgi yoğundu çünkü katılımcıların büyük bir kısmı iyi hissetmek ve iyi olmak için uygulanan tedavileri tecrübe etmişlerdi. Ve katılımcıların bir bölümü daha derinlemesine ve daha uzun süren sonuçlarla ilgililerdi. Bu beklentiler yüzeysel iyi olma tedavileri ile geçiştirilemez. Sonuncusu olmamak üzere: optimal sağlık olmadan asla uzun süre iyi hissedilemez. Böyle bir yöntem, farklı sağlık konuları için iyi oluşturulmuş bir yönteme ihtiyaç duymaktadır. Ve: “sağlığı iyi ayarlamak” için gereken doğallığa dayalı tedaviler, sağlığı düzene koyar, geliştirir… Ancak her zaman aynı tedavileri uygulayamayız, genelde hastalıkları tedavi etmemiz gerekmektedir. Bu yöntem kendi içinde bir karşıtlık oluşturup beklenen sonuçları ortaya koymamaktadır. Optimal sağlık kırılgan bir üründür ve bu nedenle onunla çok iyi ilgilenmek gibi bir sorumluluğumuz vardır.
Yakın zamanda, sizi tekrar Türkiye’de görebilecek miyiz? Burada gerçekleştirmeyi planladığınız projeler var mı?
2016’da çocuk sağlığı gibi çok ilgi çekici ve yenilikçi bazı projelerin tartışmalarının içinde yer almaktayız (neye ihtiyaç duyarlar, ne alırlar, nasıl korunmalılar, daha sağlıklı bir yaşam tarzı için nasıl motive edilmelidirler ve daha fazlası…).
Tartışılan bir başka proje ise: yemek pişirmedeki yenilikler- “fit zaman kaynakları” ile herkes için kolay tekniklerdir. Şahsen bu tarz projeleri seviyorum, bunlar insanların ifadesi ve farkındalığı içindir. Kişiler mevcut sorunlarla yüzleşmeyi, onları çözmeyi ve onlara adapte olmayı denemektedir. Bu konularla ilgili olarak da Türkiye’de konferanslar düzenlemeyi umut ediyoruz.
Sağlıklı zayıflamak ve fit bir bedene sahip olmak tüm kadınların ortak hayalidir. Ancak bu konuda oldukça fazla bilgi kirliliği mevcut… Peki, nedir bunun püf noktası? Sağlıklı zayıflamanın sırları nelerdir?
Evet, elbette fikirlerimi ve tecrübelerimi paylaşmak isterim. Yaşlandıkça gerçeğin basit olduğunu daha iyi anlamaya çalışıyorum. Bu nedenle, basitlik konusunda siz ve okuyucularınız oldukça şaşıracak! Çünkü bilmeniz ve saygı duymanız gereken sadece birkaç ilke var:
- Yemek ile kendinizi yüklemeyin: Günde 2 ½ öğün yemeye çalışın, öğünleriniz basit ve birbirini tekrarlayan yemekler olsun.
- Çok fazla çiğneyin: Her bir küçük ısırığı 30 – 50 defa… Evet, doğru okudunuz! Ne kadar fazla çiğnerseniz o kadar az kalori saymak zorunda kalırsınız.
- Aralığı açık tutun: Öğünler arasında 4-5 saatlik dilim olsun, bu arada bol miktarda su ve bitki çayı için.
( 6 gün boyunca katı bir şekilde bunlara uymak için elinizden geleni yapın, yedinci gün bırakın/serbest davranın.)
- Spor: Düzenli olarak spora gidin ve fiziksel egzersiz yapın, egzersizin miktarını uygun bir şekilde ve yavaşça artırın, zevk alabilmek için farklı spor alanlarını deneyin.
- Zaman: Fiziksel ve zihinsel olarak dinlenmek için zaman ayırın.
Bu keyifli söyleşimizin sonuna gelmişken, Black or White okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Hayat bir şanstır, o şansı değerlendirin!
Yaşam çok kıymetlidir, onu ortadan kaldırmayın!
Yaşam yaşamdır, onun için savaşın!
(Rahibe Theresa’dan alıntıdır/Hindistan)